
Tanır mısınız bilmem... Kocaman duvarları arasında küçücük bir kızdı o. Kaçtı insanlardan, aklınca korumuştu kendini yıllarca... O büyük duvarlardaki ufacık camlardan bakardı hayata bazen... Hayal meyal görürdü dünyayı, gerisini resmederdi hayallerinde. Öyle kusursuzdu ki her şey... O an artık engel olamıyordu kalbine... Çıkmak istiyordu o mükemmel dünyaya...
Savunmasızdı... Herkese inandı... Doğrular tamamdı da, o her yalanı da doğru sandı.
Gökyüzünde yıldızlar parlardı, gülerdi insanlar sadece, tertemizdi her yer yeni doğmuş bir bebek gibi... En azından öyleydi onun için tüm bu gerçek sandığı yalanlar...
Bir duygu vardı kalbinde büyüyen... Rüyalarında gördüğü ve şimdi gün geçtikçe acı veren... Sadece onu düşündüren... Neydi bu onu hem mutlu hem umutsuz eden şey... Yeryüzü hakkında düşündüğü her şeyi birden tersine döndüren~aşk mıydı yoksa... Gülümseyen yüzler aniden sihirli bir gücün etkisiyle yok olmuştu sanki... Merakla parlayan gözleri güzelliklere kapatmıştı kendini...
Gözlerini kapatsa anlatabilir miydi ona olan sevgisini? Kalbini açar mıydı ona, anlatmasına izin verir miydi sevgisini?
Her aşk karşılıklı sanırdı... Bilmezdi ki mutlu olmak zor aşık olunca... Daha çok acıyacaktı kalbi...
Karanlık bastı gökyüzüne... Geceyi aydınlatan yıldızlardaki parlayan hayatların önünü sonsuz bir karanlık aldı... Karanlık soldurmuştu renkleri... Damlalar dökülmeye başladı ucu bucağı olmayan gökyüzünden... Üzerine tüm soğukluğuyla düşüyordu gökyüzünün gözyaşları... Gözlerinden içeriye doldu birden... Artık bir adet gözyaşı vardı... Paylaşır mıydı acısını, alır mıydı acı pahasına gözyaşının yarısını... Birden arttı gözlerinden akan damlalar... Kalbinden geliyorlardı ard arda... Kızın gözyaşları kimsenin paylaşmak istemeyeceği kadar çoktu artık... Kirlenmiş dünyadan en temiz ve bir o kadar acı hatıralardı damlalar...
bi yalana aşık olmak...
sence de manasız değil mi?
ama insan bazen "yalansan, yalanı severim." diyor. bilirim.